Uzun süredir üzerinde çalışılan ve ara ara gündeme gelen Ceza İnfaz Kanunu Düzenlemesi nihayetinde meclise getirilerek ayrıntıları kamuoyu ile paylaşıldı. Düzenlemelerin çok çeşitli alanlarda yapılmak istenmesi , geçici ve kalıcı düzenlemelerin birlikte değerlendirilecek olması ve COVİD 19 Salgını’nın da etkisiyle çokça tartışmaya konu olan kanun değişikliğinin ne zaman yasalaşacağı belli olmamakla beraber değişiklik kapsamında yapılmak istenen değişikliklerin bazıları bu yazımızda incelenecektir.

Öncelikle COVİD 19 Salgını’nın  Üzerinde Etkili Olduğu  Geçici Değişiklikler

Bilindiği üzere tüm dünyayı etkisi altına alan ve ülkemizde de kritik seviyelerde görülmesi beklenen Covid 19 salgını ile beraber cezaevlerinde ki hükümlü ve tutukluların sağlık durumları ve onların bu salgından nasıl korunacağı konusunda Adalet Bakanlığı hızla çalışmalar başlattı ve bir takım önlemler aldı.

Bunlardan bazıları ; görüş hakkının 2 haftada 1’e indirilmesi , infaz koruma memurlarının evlerine dönmeyerek kendileri için özel tahsis edilen yerlerde kalmaları ve böylece cezaevindeki tutuklu ve hükümlülere virüs taşıma riskinin minimize edilmeye çalışılmasıdır. Ancak yine de insanların kendilerini evlerinde dahi ayrı odalarda izole etmesinin önerildiği böyle bir dönemde bu önlem ve tedbirlerin %100 etkili olmayacağının bilinmesi üzerine , 2 yılı aşkın süredir gündemde olan infaz düzenlemesine hız kazandırıldı.

Düzenlemede bu anlamda öne çıkan ilk mesele , denetimli serbestlik süresinin 30.03.2020 tarihinden önce (bu tarih dahil) suç işleyenler için 3 yıl olarak kabul edileceğidir. Aynı zamanda kanuna eklenen geçici maddelerle suç tarihinin yine aynı tarihten önce olması şartıyla 70 yaşını bitirmiş hükümlüler ve 0-6 yaş grubu çocuğu olan kadın hükümlüler için bu süre 4 yıl olarak uygulanabilecektir. Tabi bu bütün suç tipleri için geçerli olacak bir düzenleme değildir, aşağıdaki suç tipleri denetimli serbestliği 3 yıl olmasından faydalanamayacaktır.

  • Kasten öldürme (TCK m.81, 82, 83),
  • Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenen kasten yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçları,
  • İşkence suçu (madde 94 ve 95),
  • Eziyet suçu (madde 96),
  • Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar (madde 102, 103, 104 ve 105),
  • Özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar (madde 132, 133, 134, 135, 136, 137 ve 138),
  • Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu (madde 188),
  • TCK’nın İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan Millete ve Devlete karşı suçlar,
  • 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan mahkum olanlar

Bunun dışında Covid 19 nedeniyle getirilen bir diğer önemli geçici değişiklik ise bir kısım mahkumların izinli sayılacak olmalarıdır. Bunlar ; açık ceza infaz kurumlarında bulunanlar ile kapalı ceza infaz kurumunda bulunup da açık ceza infaz kurumlarına ayrılmaya hak kazanan hükümlüler, 105/A maddesi kapsamında denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezasının infazına karar verilen hükümlüler ve 106. madde veya diğer kanunlar uyarınca denetimli serbestlik tedbirinden yararlanan hükümlüler, 31.05.2020 tarihine kadar izinli sayılacaktır. Salgının devam etmesi halinde bu süre; Sağlık Bakanlığı’nın önerisi üzerine, Adalet Bakanlığı tarafından her defasında iki ayı geçmemek üzere iki kez uzatılabilecektir.

Yukarıda yazılı iki düzenleme geçici düzenlemeler kapsamında en önemli iki düzenleme olup mecliste kabul edildiği taktirde yalnızca bunlardan faydalanarak dahi binlerce mahkum evine dönebilecektir.

Peki İnfaz Kanunu’nda Yapılmak İstenen Kalıcı ve Köklü Değişiklikler Nelerdir ?

Bunlardan en önemlisi , süreli hapis cezalarında uygulanan koşullu salıverilme süresinin 2/3ten 1/2 oranına indirilmesidir.

Kanunda daha önce koşullu salıverilme süresi 3/4 olarak düzenlenen bazı suçlarda ise koşullu salıverilme oranı 2/3 olarak güncellenecektir. Bunlardan bazıları ;

Türk Ceza Kanunu m.81, 82, 83’de düzenlenen kasten öldürme suçlarından süreli hapis cezasına mahkum olanlar,

  • TCK m.94, 95, 96’da düzenlenen işkence ve eziyet suçlarından süreli hapis cezasına mahkum olanlar,
  • TCK m.102/2 hariç olmak üzere cinsel saldırı, ikinci ve üçüncü fıkraları hariç olmak üzere TCK m.104’de düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki ve TCK m.105’de düzenlenen cinsel taciz suçlarından süreli hapis cezasına mahkum olanlar,
  • TCK m.102, 103, 104 ve 105’de düzenlenen cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan (herhangi bir fıkrası istisna tutulmaksızın) hapis cezasına mahkum olan çocuklar,
  • TCK m.188’de düzenlenen uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan hapis cezasına mahkum olan çocuklar,
  • Suç işlemek için örgüt kurma, yönetme veya örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan mahkum olan çocuklar,
  • TCK m.326 ila 339’da düzenlenen Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçlarından süreli hapis cezasına mahkum olanlar,
  • Ceza İnfaz Kanunu m.107’de yapılacak değişiklikle; cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar, uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticareti suçları ile örgütlü suçlar ve terör suçları yönünden çocuklar,
  • Türk Ceza Kanunu m.220’de düzenlenen suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek veya örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkumiyet halinde,
  • Mükerrir olan suçların koşullu salıverilme oranları da yine hükümlü lehine 2/3 olarak düzenlenecektir.

Koşullu salıverilme süreleri konusunda en çok tartışılan ; TCK m.102, 103, 104, 105 ve 188’de düzenlenen cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar ile uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarından 28.06.2014 tarihinden önce işlemiş olanlardan dolayı verilen süreli hapis cezalarında koşullu salıverilme oranı üçte iki olarak uygulanacak olmasına ilişkin düzenlemedir.

Bu durumun Anayasaya aykırılık teşkil edeceği , Anayasa Mahkemesi’ne olası bir başvuru halinde düzenlemenin kapsamının genişletileceği ve Rahşan Affı’na benzer bir manzara ile karşılaşılacağı yönünde çekinceler vardır, değişikliğin bu yönüyle ele alınıp çekincelerin ortadan kaldırılması toplum nezdinde faydalı olacaktır.

Düzenlemede alternatif infaza ilişkinde birçok yenilik vardır, özellikle uzun süredir üzerinde konuşulan evde infaz ve hafta sonu infaz gibi alternatifler düzenlemede kendine yer bulmuştur.

  • Kasten işlenen suçlarda toplam bir yıl altı ay, taksirle ölüme sebebiyet verme suçu hariç olmak üzere taksirle işlenen suçlarda ise toplam üç yıl veya daha az süreli hapis cezaları; hafta sonları kesintisiz veya hafta içi gece saatlerinde infaz edilebilecektir.
  • Kadın, çocuk veya altmış beş yaşını bitirmiş hükümlülerin mahkum oldukları toplam bir yıl, yetmiş yaşını bitirmiş kişilerin mahkum oldukları toplam iki yıl, yetmiş beş yaşını bitirmiş kişilerin mahkum oldukları toplam dört yıl veya daha az süreli hapis cezalarının konutlarında çektirilmesine infaz hakimi tarafından karar verilebilecektir.
    • (Terör suçları ile örgüt kurmak, yönetmek veya üye olmak suçlarından ya da örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlardan mahkum olanlar, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan mahkum olanlar, adli para cezası hapis cezasına çevrilenler, koşullu salıverilme kararının geri alınması nedeniyle cezası aynen infaz edilenler, hakkında yukarıda yazılı iki alternatif infaz türü uygulanamayacaktır.)
  • Toplam beş yıl veya daha az süreli hapis cezasına mahkum olan veya adli para cezası infaz sürecinde hapis cezasına çevrilen hükümlülerden ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında yaşamını tek başına sürdüremeyeceği tespit edilenlerin cezasının konutunda çektirilmesine infaz hakimi tarafından karar verilebilecektir.
  • Doğumdan itibaren altı ay geçen ve toplam üç yıl veya daha az süreli hapis cezasına mahkum olan veya adli para cezası infaz sürecinde hapis cezasına çevrilen kadın hükümlülerin cezasının konutunda çektirilmesine infaz hakimi tarafından karar verilebilecektir.

Bu tarz alternatif infaz yöntemlerinin getirilecek olması suçlunun hayattan kopmaması , ailesinin ve kendisinin psiko-sosyal durumunun da gözetilmesi açısından son derece olumlu ve yerinde uygulamalardır. Böylelikle basit nitelikli suçlar ve ilk kez suç işleyenlerin toplumdan soyutlanmadan cezalarını çekmelerini her açıdan olumlu karşılamak gerekir. Hem suçlar cezasız kalmayacak hemde ceza hukukunun temel ilkelerinde suçlunun topluma kazandırılması ve sosyal yaşamdan uzaklaşmaması sağlanacaktır.

Diğer düzenlemelere de kısaca değinecek olursak ;

  • Tüm infaz işlemlerinin infaz hakimlerinin görev ve yetkisine bırakılacak olması , cezaların infazından uzmanlaşmış yetkili infaz hakimliklerinin oluşturulacak olması ve bunların sayılarının artacak olması infaz alanında ihtisaslaşmaya neden olacak ve işlemlerin yürütülmesinin şikayet ve sıkıntıların daha kısa sürede daha doğru şekilde çözülmesinin önünü açacaktır. İnfaz hakimliklerinin vereceği kararlara yapılacak itirazları ise, ağır ceza mahkemesi inceleyecektir.
  • İnfaz kurumuna ilişkin disiplin hükümleri ağırlaştırılacaktır, hükümlünün iyi halli olup olmadığının tespitinde uygulanacak prosedür güçlendirilecek, sözde bir araştırma değil gerçekten hükümlünün iyi halli olup olmadığına dair nitelikli bir araştırma yapılacaktır ve böylelikle “otomatik iyi hal” algısı sona erdirilecektir.

Ancak bu iyi halin nasıl belirleneceği hususu açıklanmaya muhtaçtır, keza bu durumda yıllardır bir çok tartışmaya sebep olmuş ve bu konudaki yanlış en son balerin Ceren ÖZDEMİR’in açık cezaevinden izinli çıkan bir mahkum tarafından öldürülmesi ile ayyuka çıkmıştır. Bu konuda bir düzenlemeye gidiliyor olması son derece yerinde ve önemlidir.

  • Mazeret izninin kullanılabilmesi için aranan cezanın 1/5’inin iyi halli olarak infazı şartı, 1/10 olarak uygulanacaktır.
  • Salgın hastalık, doğal afet, savaş veya seferberlik nedeniyle izinden dönemeyen veya geç dönenlere disiplin cezası verilmeyecektir.
  • Hükümlünün telefonla haberleşme hakkından derhal faydalanma hakkı şartlarına, “salgın hastalık” bulunması hali de eklenecektir.

Öte yandan bunların yanı sıra bazı suç tiplerine uygulanacak cezaların ağırlaştırılması gibi suçlu aleyhine olacak düzenlemeler de vardır.

Bu düzenlemeler her ne kadar suçlu aleyhine olacak olsa da ceza miktarı artarken infaz süresinin kısaltılıyor olması bir dengeleme vazifesi görecek böylece bu suçlar açısından eski kanun hükmü ile yenisi arasında infaz açısında çok fark olmayacaktır.

Bunlardan bazıları

TCK m.220/1’de düzenlenen suç örgütü kurma ve yönetme suçlarının cezasının alt sınırı 2 yıldan 4 yıla, üst sınırı 6 yıldan 8 yıla çıkarılacak; TCK m.220/2’de düzenlenen suç örgütüne üye olmanın alt sınırı 1 yıldan 2 yıla, üst sınırı 3 yıldan 4 yıla çıkarılacaktır.

CK m.241’de düzenlenen tefecilik suçunun cezasının üst sınırı 5 yıldan 6 yıla çıkarılacak ve ayrıca beş yüz günden beş bin güne kadar adli para cezası verilecektir.

Son olarak çok tartışılan ve denetimli serbestlik şartlarına getirilmek istenen kalıcı değişikliğe değinecek olursak ; Her ne kadar kasten işlenen suçlardan toplam üç yıl veya daha az hapis cezasına, taksirli suçlardan toplam beş yıl veya daha az hapis cezasına mahkum olanlar ile adli para cezası infaz sürecinde hapis cezasına çevrilenler ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu gereğince tazyik hapsine tabi tutulanlar, doğrudan açık ceza infaz kurumlarında cezalarını infaz edecektir. Denilerek suçluların direkt olarak kapalı ceza infaz kurumuna girmeleri gevşetilmişse de hükümlünün denetimli serbestlikten yararlanabilmesi için cezasının en az 1/5’ini ceza infaz kurumunda çekmesi zorunlu hale getirilmek istenmektedir.

Bu olaya iki yönlü bakmakta fayda vardır, öncelikle hürriyeti bağlayıcı kısa süreli ya da uzun süreli ceza alan herkesin kısa bir müddette olsa cezaevine girecek olması suçların cezası kaldığı algısını ortadan kaldıracak ve toplum nezdinde hukuka olan güveni arttıracaktır.

Öte yandan ilk kez suç işleyen yada basit nitelikli suç işleyen, suça karışan kişilerin cezaevine girecek olması ve orada yeni suçlar öğrenme ihtimali, tartışılması ve üzerine düşülmesi gereken bir konudur.

Genel bir çerçeveden bakacak olursak , yapılmak istenen düzenleme ceza hukuku açısından içeriğinde bir çok yenilik ve olumlu anlamda gelişme barındırmaktadır. Ancak bu değişiklikten hükümlülerin faydalanacak ancak tutukluların faydalanamayacak olması bir eksiklik olarak görülebilir. Yaşanılan küresel kriz ve tutukluluğun istisnai yargılama olması gerektiği düşünüldüğünde , cezaevlerinde ki tutukluların üzerlerine atılı suçlamaların türü ve bunların kanunda yer alan ceza süreleri karşılaştırılarak tutuklu yargılanmalarının önünün açılmasının yeniden değerlendirilmesi faydalı olacaktır.