Mücbir Sebep kavramı Hukukumuzda hemen hemen tüm ticari sözleşmelerde yer almaktadır. Çoğu zaman sözleşmelere öylesine yer verilen bu hüküm ülkemizde ve tüm dünyada etkisini gösteren COVİD-19 Salgınının doğuracağı hukuki sorunların değerlendirilmesi sırasında sıkça gündeme gelecektir.
Bu nedenle bu yazımızda mücbir sebep kavramına ve mücbir sebebin COVİD-19 salgının yol açtığı hukuki sonuçlara etkisine kısaca değineceğiz.
Mücbir Sebep Kavramı:
Türk Hukukunda Mücbir Sebep Kavramı kanunlarda yer almamaktadır. Ancak doktrinde ve Yargıtay uygulamalarında mücbir sebebe sıkça yer verilmektedir.
Doktrin ve Yargıtay uygulamalarına göre, mücbir sebep hukuki sorumlulukların yerine getirilmesine engel teşkil eden hallerdir.
Mücbir sebebin varlığından söz edilebilmesi için bu sebeplerin;
*tarafların iradesi dışında gerçekleşmiş olması,
*hukuki ilişki kurulurken öngörülemiyor olması ve
*olağan dışı hallerden olması gerekir.
Olağan dışı hallere deprem, sel, su baskını, kasırga, hastalıklar ve bu ve buna benzer sayısız türde ve şekillerde örnekleme yapmamız mümkündür. Esas itibariyle mücbir sebep halleri sınırsızdır. Duruma ve olaya göre devamlı değişmektedir.
Mücbir sebep kavramı hukukun hemen hemen tüm dallarında yer almaktadır. Özellikle sözleşme metinlerinde mücbir sebep kavramına sıkça rastlanmaktadır.
COVID-19 salgınının hukuki sonuçlarını değerlendirebilmek için mücbir sebep kavramının bu kapsama girip girmediği değerlendirme zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.
Mücbir Sebep Kavramının COVİD-19 Salgınının Yol Açtığı Hukuki Sonuçlara Etkisi:
İlk kez 2019 Aralık’ta Çin’in Wuhan kentinde görülen koronavirüs hastalığı (COVID-19) yeni ortaya çıkan bulaşıcı bir hastalıktır. Tüm dünyayı etkileyen bu salgının küresel çapta ciddi bir salgın olduğu hususu tartışmasızdır.
Bu nedenle ülkemizde de Covid-19 virüs salgını nedeniyle birçok hukuki tedbirler alınmaktadır. Söz konusu tedbirler arasında mücbir sebep kavramına da yer verilmektedir.
Nitekim 24.03.2020 tarihli ve 31078 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 518 Sıra No.lı VUK Genel Tebliği ile Korona Virüs Salgınından doğrudan etkilenen mükelleflerin mücbir sebep hükümlerinden faydalandırılacağı açıklanmıştır. (1)
Her ne kadar mücbir sebeple ilgili resmi açıklama yapılmamışsa da COVİD-19 virüs salgını nedeniyle yapılan yasal değişikliklerde bu kavrama yer verilmeye başlanmıştır.
Ancak korona virüs salgınının mevcut sözleşmelere olan etkisine dair henüz bir yargı kararı olmasa da ileride oluşacak hukuki ihtilaflarda mücbir sebep kavramının sıkça tartışılacağı açıkça ortadadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/11-90 E. 2018/1259 K. Sayılı ve 27.06.2018 tarihli kararında;
“…..Mücbir sebep, sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun veya borcun ihlâline mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2017, s. 582). Deprem, sel, yangın, salgın hastalık gibi doğal afetler mücbir sebep sayılır….” Denilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun söz konusu kararı dikkate alındığında COVİD-19 Virüs salgınının mücbir sebep olarak değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Zira bu salgın olağanüstü bir olaydır ve tarafların iradesi dışında gerçekleşmiştir. Keza Sözleşmelerin yapıldığı tarihte tarafların bu salgını (olağanüstü olayı) öngörmeleri de mümkün değildir.
Tüm bu hususlar gözetildiğinde koronavirüs (COVİD-19) salgınının etkilerinin mücbir sebep oluşturacak düzeye geldiği açıktır.
Ancak mücbir sebep kavramının tüm sözleşmelere uygulanabileceğini söylememiz doğru değildir. Zira mücbir sebebin ifa engeli teşkil edip etmeyeceğinin her somut duruma göre ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekecektir.
Yargıtay uygulamalarına baktığımızda mücbir sebep kavramının daha çok TBK 136. Maddesindeki ifa imkansızlığına ilişkin hükümler açısından uygulama alanı bulduğu anlaşılmaktadır.
TBK 136. Maddesine göre,
Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona ermektedir. Dolayısıyla COVİD-19 virüs salgını ifa imkansızlığı olarak değerlendirilirse bu mücbir sebep sayılacak ve borç sona erecektir.
Bu durumda TBK 136/2 ye göre borçlu borcundan kurtulacak ve karşı taraftan almış oluğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri verecek, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını da kaybedecektir.
Ancak bu salgın sözleşmedeki edimin ifasını imkansız kılmıyorsa, TBK 138. Maddesinde düzenlenen ifa güçlüğü gündeme gelecektir
TBK 138. maddede ifade edildiği üzere;
Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa.” aşırı ifa güçlüğü söz konusu olacaktır.
Bu durumda da borçlu ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteyebilecek, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahip olacaktır.
Sonuç olarak;
*Şu an itibariyle COVID-19 Türkiye’de mücbir sebep oluşturabileceği yönünde herhangi bir resmi açıklama yada yargı kararı yoktur.
*Ancak ülkemizde COVİD-19 virüs salgını nedeniyle yapılan değişikliklerde mücbir sebep kavramına yer verilmeye başlanmıştır.
*Mücbir sebep kavramı doktrinde ve Yargıtay içtihatlarında yer almaktadır. Bu konuda herhangi bir kanun hükmü bulunmamaktadır.
*COVİD-19 virüs salgınının mevcut sözleşmeler bakımından mücbir sebep teşkil edip etmeyeceğinin her somut duruma göre ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir.
*COVİD-19 virüs salgını ifa imkansızlığı olarak değerlendirilirse borç mücbir sebep nedeniyle sona erecektir.
*COVİD-19 virüs salgını ifa imkansızlığı değil de ifa güçlüğü olarak değerlendirilirse de, borçlu ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlunun hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteyebilecek, bu mümkün olmadığı takdirde de sözleşmeden dönme hakkına sahip olacaktır.
(1)Bkz. 24.03.2020 tarihli ve 31078 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 518 Sıra No.lı VUK Genel Tebliği
(2)Bkz. Yargıtay HGK, 27.6.2018 Tarih 2017/11-90 Esas, 2018/1259 Karar sayılı kararı