Çek özellikle ticari hayatta karşımıza çıkan Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen kıymetli evraklardan birisidir. Çek her ne kadar bir ödeme aracı olsa da ülkemizde özellikle bir kredi aracına dönüşmüştür. Kullanım amacının değişmesi dolayısıyla özellikle cezai anlamda hukuki ihtilaflara neden olmuştur. Bu sebeple genel düzenlemeler TTK’da yapılsa da zamanla duyulan ihtiyaç gereği 5941 sayılı Çek Kanunu düzenlenerek yürürlüğe girmiştir. Bu iki kaynak dışında TTK’da yapılan yollamalarla poliçe hükümleri de uygulanır.

ÇEKLERİN DÜZENLENMESİ

Çeklerin düzenlenmesi için TTK’da aranan bazı şartların yerine getirilmesi gerekir. Çek Kanunu’nda yapılan yollama nedeniyle çekler TTK’ya uygun olması halinde geçerlidir. Bu sebeple TTK hükümlerinden bahsetmek gerekir.

Çekte Bulunması Gereken Zorunlu Unsurlar

Çek düzenlenirken asgari bazı unsurların bulunması gerekir. Bunlar da TTK 780. maddede belirtilmiştir. Bahsi geçen bu unsurların bazıları çekin geçerliliğini doğrudan etkileyen unsurlardır. Madde metni şu şekildedir:

“A) Şekli

I – Unsurlar

MADDE 780-

(1) Çek;

  1. a) Senet metninde “çek” kelimesini ve eğer senet Türkçe’den başka bir dille yazılmış ise o dilde “çek” karşılığı olarak kullanılan kelimeyi,
  2. b) Kayıtsız ve şartsız belirli bir bedelin ödenmesi için havaleyi,
  3. c) Ödeyecek kişinin, “muhatabın” ticaret unvanını,
  4. d) Ödeme yerini,
  5. e) Düzenlenme tarihini ve yerini,
  6. f) Düzenleyenin imzasını,
  7. g) (Ek: 15/7/2016-6728/70 md.) Banka tarafından verilen seri numarasını,
  8. h) (Ek: 15/7/2016-6728/70 md.) Karekodu, içerir.”

Çekte zorunlu kılınan ilk unsur “çek” ibaresidir. Çek kelimesinin düzenlenen senet metninde yer alması bir zorunluluktur. Türkçeden başka bir dilde düzenlenmesi halinde çek ibaresinin düzenlenen dildeki karşılığının bulunması zorunludur.

Bir diğer zorunluluk ise belirli bir bedelin ödenmesi için kayıtsız ve şartsız havalenin olmasıdır. Diğer kıymetli evraklarda olduğu gibi çekte de havalenin kayıtsız ve şartsız olması zorunludur. Herhangi bir şarta bağlanması durumunda ise geçersizlik söz konusu olur. Yine havale edilen bedelin de belirli olması gerekir. Belirlenebilir bir bedelin de olması da geçerli değildir. Ancak belirli bir miktar paranın belirtilmesi geçerli kılar.

Ödeyecek kimsenin yani muhatabın adı soyadı veya unvanı çekte bulunmalıdır. Türkiye özelinde ise muhatap sadece banka olabilir.

Ödeme yeri de bulunması gereken unsurlardan olsa da TTK m. 781/2 hükmüne göre çekte açıklık yoksa, muhatabın ticaret unvanı yanında gösterilen yer ödeme yeri sayılır. Muhatabın ticaret unvanı yanında birden fazla yer gösterildiği takdirde, çek, ilk gösterilen yerde ödenir. Böyle bir açıklık ve başka bir kayıt da yoksa, çek muhatabın merkezinin bulunduğu yerde ödenir. Bu sebeple de ayrıca ödeme yeri belirtme zorunluluğu yoktur.

Çeklerin düzenlenme yeri ve tarihi de geçerlilik şartlarındandır. Tarih açısından gün ay ve yıl olarak belirtilmesi zorunludur. Belirtilen tarihin açıkça anlaşılması şarttır. Daha önce mümkün olan bir tarihin düzenlemesi şartken Yargıtay HGK 21.06.2000 12-1011/1076 sayılı kararıyla 31 gün olmayan aylarda düzenlenen çeklerin son gününün düzenleme yapılan ayın son gününü baz alarak kabul etmek gerektiği yönünde karar vermiştir. Yazılan günün 32,33 gibi takvimde bulunmayan günleri içermesi durumunda ise geçersizlik söz konusu olur. Çeklerin düzenleme tarihinin gerçekten farklı olarak ileri bir tarih belirtilerek düzenlenmesi de mümkündür.

Bir diğer unsur olan düzenleme yeri de açıkça belirtilmelidir. Ancak TTK’ya göre çek üzerinde düzenleme yeri açıkça yer almıyorsa düzenleyenin adının yanındaki yer de düzenleme yeri sayılır. Düzenleme yeri de düzenleme tarihinde olduğu gibi gerçek yerden başka bir yer yazılarak düzenlenebilir. Yer adını kısaltma olarak yazmak da mümkündür. Ancak Yargıtay 1992/1 – 1992/5 14.12.1992 içtihat birleştirme kararında “hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde anlaşılabilir olması koşulu ile” kısaltmanın mümkün olduğunu belirtmiştir.

Yeni düzenleme ile gelen karekod zorunluluğu da özellikle lehtar veya üçüncü kişilerin hukuki güvenliği için oldukça önemlidir. Nitekim TTK m.780/2 ye göre:

“(2) (Ek fıkra : 15/7/2016-6728/70 md.) Çek alacaklıları, ellerinde bulunan çek ile çek hesabı sahibine ve bu çeki düzenleyenlere ilişkin verilere karekod aracılığıyla erişim sağlayabilir. Karekod ile;

  1. a) Çek hesabı sahibinin adı, soyadı veya ticaret unvanı,
  2. b) Çek hesabı sahibinin tacir olması hâlinde, ticaret siciline tescil edilen yetkililerinin adı, soyadı veya ticaret unvanı,
  3. c) Çek hesabı sahibinin, çek hesabı bulunan toplam banka sayısı,
  4. d) Çek hesabı sahibine ait bankalara ibraz edilmemiş çek adedi ve tutarı,
  5. e) Düzenlenerek bankalara teslim edilen çeklerin adedi ve tutarı,
  6. f) Son beş yıl içerisinde ibrazında ödenen çeklerin adedi ve tutarı,
  7. g) İbraz edilen ilk çekin ibraz tarihi,
  8. h) İbraz edilen son çekin ibraz tarihi,

ı) İbrazında ödenen son çekin ibraz tarihi,

  1. i) Son beş yılda “karşılıksızdır” işlemi gören ve halen ödenmemiş çeklerin adedi ve tutarları,
  2. j) Son beş yılda “karşılıksızdır” işlemi gören ve sonradan ödenen çeklerin adedi ve tutarı,
  3. k) Son beş yılda “karşılıksızdır” işlemi gören son çekin ibraz tarihi,
  4. l) Çek hesabı sahibi hakkında çek hesabı açma yasağı bulunup bulunmadığı, varsa yasaklama kararının tarihi,
  5. m) Her bir çek yaprağı ile ilgili olarak tedbir kaydı olup olmadığı,
  6. n) Çek hesabı sahibi tacirse, iflasına karar verilip verilmediği, iflasına karar verilmişse kararın tarihi,

çek hesabı sahibi ya da cirantanın rızası aranmaksızın üçüncü kişilerin erişimine sunulur.”

Madde metninden de görüleceği üzere düzenleyene dair birçok kayıt ve karşı tarafın itibar etmesi için gerekli olan bilgi bu şekilde öğrenilebilir.

Son unsur da çeki düzenleyenin imzasıdır. Düzenlenen çekin geçerli olması için çeki düzenleyen kişinin ya da yetkili temsilcinin imzasının bulunması zorunluluktur. Bu imzanın el ile atılmış olması şarttır. Parmak izi, mühür ya da elektronik imza gibi vasıtalar geçerli değildir.

 

Çekler yukarıda belirtilen zorunlu unsurları ihtiva etmesi şartıyla düzenlenir. Emre yazılı, nama yazılı ve hamiline yazılı olmak üzere üç şekilde de düzenlenebilmeleri mümkündür. Düzenleme ile çeke bazı kayıtların konması kanunun gösterdiği ölçüde mümkündür. Öncelikli olarak çekin türüne ilişkin yani hamiline, nama, emre yazılı gibi türünü belirten kayıtlardır. Ödememe halinde aval kaydı konulabilir. Aval veren avalist, bu kayıtla beraber çek bedelinin tamamından sorumludur. Yine ödememe hali için protestodan muafiyet kaydı da konabilir. Bu durumda ödememe halinde protestodan muaf olunur.

Yasak kayıtlara baktığımızda ise çekin geçerliliğini etkilemeyen çek üzerine konulan herhangi bir kabul kaydı ya da faiz kaydı koymak mümkün değildir. Her ne kadar vade kaydı da yasak kayıt olarak anılsa da uygulamada böyle bir durum söz konusu değildir. Kaldı ki kanun koyucu Çek Kanunu’nda yaptığı düzenlemelerle de bu duruma bir nevi rıza göstermiştir.

 

ÇEKLERİN CİROSU

Özellikle ticari hayatta aktif olarak kullanılan çekler çokça tercih edilen bir ödeme aracıdır. Söz konusu çekten doğan haklar ciro ile devredilir. Ciro yapan kişiye ciranta denilir. Ciro da çekin düzenlenmesinde olduğu gibi kayıt ya da şart içeremez. Yine ciroyu yasaklayan bir kaydın olmaması gerekir. Örneğin nama yazılı bir çek ciro edilemeyeceği için sadece alacağın temliki söz konusudur.

Çeklerde devir çekin türüne göre değişiklik göstermektedir. TTK devire ilişkin olarak bazı şekil şartları öngörmüştür.

Nama yazılı olarak düzenlenen çek nama yazılı kıymetli evrak niteliğinde olduğundan devri ancak alacağın temliki yoluyla mümkündür. Yazılı devir ile zilyetliğin nakli ile devir mümkün olur. Uygulamada diğer senetler gibi ciro edilemeyen bu çek türünde çek arkasına veya çekin eki olan alonja cirodan farklı olarak alacağın devredildiğinin belirtilmesi ve devredilen kişinin gösterilmesi gerekir.

Emre yazılı çeklerde devir ise ciro ile mümkündür. Bu ciro çekin arkasına ya da alonj denilen çekin ekine “A’ya ödeyiniz” şeklinde ciro edilen tarafın gösterilmesi ve imzalanmasıyla yapılır.   Ancak burada da zilyetliğin devri zorunludur. Ciro edilen çek daha sonra da başkasına ciro edilebilir ve bu kişiler de çeki ciro ederek kullanabilirler.

Son olarak çekler hamiline olarak düzenlenebilir ve bunların devri sadece zilyetliğin devriyle gerçekleşir. Diğerlerinden farklı olarak bir ciroya ihtiyaç duymaz.

Yapılan ciro işleminde dikkat edilmesi gereken önemli bir husus ise ilk cironun lehtar tarafından yapılmasıdır. İlk cironun lehtar tarafından yapılmaması durumunda ciro silsilesi bozuk olacaktır. Yargıtay kararlarında da durum bu şekilde uygulanmaktadır.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2014/32833 E. 2015/4052 K.

“Takip tarihi itibariyle yürürlükte olan 6102 Sayılı TTK’nun 778. maddesinin göndermesi ile bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı kanunun 681. maddesi gereğince kambiyo senedi niteliğinde olan bonodaki hakkın devri ancak ciro ve teslim yolu ile mümkündür. Aynı Kanun’un 686. maddesi gereğince, bonoyu elinde bulunduran kimsenin hak sahibi olabilmesi için fiili zilyetliği yeterli olmayıp, aynı zamanda hakkını müteselsil ve birbirine bağlı cirolarla tevsik etmesi gerekir. Bonoda ilk cironun lehtara ait olması zorunludur. Ciroların birbirine bağlı olması, her şeyden önce, ilk cironun lehtar tarafından yapılmasıyla mümkündür. İlk ciro lehtara ait değilse, ciro zinciri düzensiz demektir. Ancak lehtarın cirosundan sonra senedi devralan hamiller, yetkili hamil olurlar.”

Karar bono hakkında olsa da bu hükümler çekler için de uygulanır. Dolayısıyla ilk cironun lehtar tarafından yapılması ciro silsilesi için oldukça önemlidir.

Kambiyo senetlerinde karşılaşılan imzaların bağımsızlığı prensibi burada da karşımıza çıkar. Buna göre ciro zincirindeki imzalar birbirinden bağımsızdır. Yani sahte ya da geçersiz imza bulunsa da diğer imzaların geçerliliği etkilenmez. Bu sebeple her ciranta kendi imzası dolayısıyla sorumludur.

Bahsettiğimiz gibi yapılan yani borcun kime ciro edildiğinin açıkça yazıldığı ciro tam ciro olarak adlandırılır. TTK bono hükümlerinde düzenlenen beyaz ciro çekte de uygulama alanı bulur. Beyaz ciroda lehine ciro yapılan kişinin isminin belirtilmesine gerek yoktur.  Bu ciro yönteminde ciro sadece cirantanın imzasıyla ya da “ödeyiniz” ibaresi ve imzayla yapılabilir.

Çeklerde ciro sonrası imzası bulunan herkesin hamile karşı sorumlu olduğunu da hatırlatmak gerekir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2009/23731 E., 2010/5698 K. sayılı kararında;

“TTK’nın 730. maddesinin göndermesiyle çekler hakkında da uygulanması gereken aynı Kanun’un 636. maddesine göre kambiyo senetlerinde “müteselsil borçluluk” esası vardır. Senette imzası bulunan herkes, hamile karşı müteselsilen sorumludur (Prof. Dr. Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, Güncelleştirilmiş 12. Baskı, Ankara 2006, Sayfa 70). Keşideciden başlayarak, lehtar ile ciro silsilesindeki her ciranta ve eğer mevcutsa bunların avalistleri kendilerinden sonra gelenlere karşı senedin ödeneceğini garanti etmişlerdir. Bu garanti sözleşmesi anlamında değil bir kambiyo sorumluluğudur. Senet bedeli ödenmezse, sorumluluk zinciri içinde bulunan her şahıs, kendisinin üstünde yer alan kişilerden senet bedeli ile faiz ve komisyon gibi eklerini talep edebilir (Poroy/Tekinalp, Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, Genişletilmiş 15. Bası, İstanbul 2001, Sayfa 179). Diğer bir anlatımla hamil, müracaat borçlularının borçlanmalarındaki sıraya bakmaksızın, her birine veya bunlardan bazılarına, yahut hepsine birden müracaat edebilir.” Yargıtayın da belirttiği gibi müteselsil borçluluk esastır. Dolayısıyla tüm cirantalar çek borcundan dolayı tek tek sorumludur.

Son olarak çekte cironun süresinden bahsetmek gerekir. Çeklerde ciro çekin ibraz süresine kadar yapılabilir. Gecikmiş ciro denilen vadeden sonra yapılan ciro da mümkündür. Ancak TTK m. 793’e göre yapılan bu ciro alacağın temliki hükümlerini doğurur. Yine aynı maddeye göre tarihsiz bir cironun protestodan ya da ibraz süresinin geçmesinden önce yapıldığı karine olarak kabul edilir.

Sonuç olarak çekler düzenlenirken ve ciro edilirken hukuki gereklilikler ve sonuçları dikkatle gözetilmelidir. Özellikle ticari işlerde daha çok tercih edilen çeklerin yanlış düzenlenmesi ya da ciro edilmesi telafisi güç zararlar doğurabilir. Bu sebeple bahsi geçen işlemler yapılırken hukuk düzeninin koyduğu kurallara riayet edilmelidir. Bahsettiğimiz çek türlerinin kendine özgü devir yollarının olması ve ciro ederken yaşanacak ihtilaflar özellikle maddi açıdan daha sonra ciddi bir yük doğurabilir. Dolayısıyla düzenleme şekillerinin ve çeklerin devrinin öğrenilmesi uzun vadede yararınıza olacaktır.